Salı, Aralık 12, 2006

Öncelikler...

Bazen durup düşündüğümde önceliği neye vereceğini şaşırıyor insan galiba.Eşim, oğlum, işim, ya da sıkıldım hiçbiri...Hele hele hava böyle somurtkan olduğunda elimi hiçbir şeye süresim yok.Yok yok Ebru Şallı gibi "Eşim oğlumdan önce" gibi bir şey zırvalamayacağım...
Oğlum ateşli, eşim izinli, annem "dağınıksınız" söylentili...Ben bunaldım galiba yav...Ben galiba inzivaya çekilmek istiyorum.Ama bunu yapacak olsam aklım yine onlarda kalacak diye korkuyorum.Sonra, bazen o bildik panik havası doluyor ciğerlerime, acıyorum.Böyle düşündüğümde vicdan azabı duyuyorum.Hepsinden önemlisi yine oğlum aslında.Akşam ateşten sayıklarken boynuma sarılışı zaten sürüklüyor beni bu vicdan azabına.Kaçıp gitsem diyorum.Sonra da onu da mı götürsem acaba diye düşünüyorum.Ardından eşim bensiz ne yapacak? diye soruyorum ama biliyorum ki yoluna devam edebilecek.Annem...Bizim herşeyimiz.Ona bir şey olursa korkusu da var tabii.Ahmet'imin anneannesi..Onu gözbebeği gibi büyüten kişi.Hatta bize Ahmet için kızan biri...
Öncelikler...Tartışılır öyle değil mi? Ama bu aralar ben sadece hayattan bir süreliğine izinli çıkmak istiyorum galiba...Sadece kendi başıma kalmak, onlara ne olacak sorusu gündeme gelmeden dinlenmek istiyorum...Eveeet, biliyorum bu imkansız...Ama ruh halim bu...Ve somurtkan suratıyla doğa ana pek de yardımcı olmuyor bana...Biri bana gülümsesin...

Perşembe, Kasım 30, 2006

Evet, tamam.Farkındayım çok ara verdim ama bu ara hastalıklardan başımızı kaldıramadık ki.Önce oğlum, sonra ben ve annem, arkasından da eşim derken başımızı kaldıramadık yastıktan.Ahmet'im, benim fındık oğlum, büyüyor.Cümleleri çok güzelleşti ve de şirin.Bir de kime çekti bilmiyorum ama adam kapı gıcırtısına orkestra muamelesi yapıp göbek atmaya başlayan cinsten...Ben öyle değilim ama sanırım dayısına çekti.O da öyleydi.Masal okuma seanslarımız her gece devam ediyor: "Pitap okuu" cümlesini öyle bir söyleyişi var ki insanın bütün kütüphaneyi aşağı indiresi geliyor.Ben kitabı-pardon "Pitap"ı okurken, onun da çıkardığı efekt seslerini duyan olsa, herhalde bana "Sevil Hanım" demez "Sevilcik" der.İnsan çocuklar karşısında ne hallere giriyor, öyle değil mi?Cık kadar veletler, koca koca adamları diz üstü çökertim sırtlarına biniyor da adamların kahkahası ortalığı çınlatıyor...Bizim dedemizin çıkardığı sesleri duysanız...Ama sonuçta her şey onlar için...Oğlum benim geçmişim,geleceğim, bugünüm, her anım , nefesim adeta.Onun yüzüne baktığım zaman ona bir şey olacak sancısı yükseliyor bazen kalbime.İşte o zaman içim acıyor.Hem de çok...Umalım da büyürken tek yarası dizlerinde oluri kalbinde değil....

Cuma, Ekim 13, 2006

değişiklik zamanı

[url=http://lilypie.com][img]http://b1.lilypie.com/Tzn8p3/.png[/img][/url]


Bu blogu açtım açalı üstünde pek fazla değişiklik yapmadım, yapamadım.Vakit yok bazı şeyleri durup anlamaya demiş ya şair de, bizimkisi de o hesap.Kıbrıs bu ara grilere büründü.Hava sürekli kapalı.Yağmuru çok seviyorum ama kışın erkenden hava kararmaları yok mu işte bu beni deli ediyor.Hava kapalı olunca sen de içeri tıkılıyorsun.Çocukla beraber hem de.DIşarı çıkılabilse, onu oyalarsın, o da sana sarmaz. "Anne pitap, oku" , "Anne hamur ver", "Anne buya, buya" ya da "Anne, kalk ayağa" gibi cümleler daha az duyulur.Onunla oynamayı çok seviyorum, sakın yanlış anlaşılmasın ama rozetlik görevini ciddiye alan oğlum, fişi sürekli şarjda takılı biri olarak hiç ama hiiiç yorulmuyor. "Annecim, senin bir de baban var" dediğimde, "Iıııh, annem" diyor....
Oğlucuğum bu Temmuz itibarıyle 2 yaşını doldurdu.Kelime haznesi çok geniş bir çocuk olarak az cümle kuruyor.Geçen gün "Anne ,asker abi düştü" dediğinde kulaklarıma inanamadım...Yürüyüşü de öyle aniden olmuştu...Umarım geleceği parlak olur.Her anne benim dileğimi tekrarlıyordur ama insan kendi çocuğu olunca dilek sanki birinin yerine getirmesi gereken bir emir gibi çıkıyor ağızdan...Biz beraber büyüyeceğiz....

Perşembe, Eylül 21, 2006

Oğlumun bize katılışı çok güzeldi...



Oğlumun bize katılışı herkes için çok güzel bir olay olmuştu.Her iki tarafında ilk torunu olacağı için Ahmet doğmadan oyuncaklar , örgü kıyafetler, banka hesaplarıyla donatılmıştı bile.Hamileliğim sırasında yaşadığım sağlık sorunları bu bebeği de kaybetme korkusunu gündeme getirmişti.Çünkü oğlumdan önceki hamileliğim düşükle sonuçlanmıştı...Çok şükür herkesin söylediği üzere "Anneee" diye attığı ilk çığlığı hâlâ devam ediyor.Beni gözünden ayırmak istemiyor.Anneannesi gelip hafta içi bizde kalıyor ve beş gün boyunca onunla oluyor ama beni evde sezdiği anda rozet görevini üstleniyor. "Anne baç (bak)", "Anne , kak ayaa (kalk ayağa) " ve daha bilimum cümlelerin başına gelen "Anneee"ler.Sakın yanlış anlaşılmasın; onun sesini duymak cennetten bir müzik gibi ama uyuduğu saatleri iple çeken bir hale geldiğim de oluyor...
Ahmet, Kıbrıs adası gibi bir yerde doğan şanslı bir çocuk.Üstelik de Yengeç burcu ve deniz gördü mü, attığı sevinç çığlıklarını hiç bir şeye değişmem.Ben de bir Balık burcu olduğum için gerisini siz tahmin edin artık...Suya girdiğimiz anda deniz sanki daha da bir güzelleşiyor...Eee, bu yaz tadını iyi çıkardı böcüğüm...
Bezden kesme çalışmaları sonuç vermedi. Konuşma çalışmaları tatmin edici boyutta.Ama sanırım "r"lerle ilgili bir sorun yaşayacağız...
Bu günlerde bilgisayarla oynamak istiyor.İnanmazsınız ama 2 yaşında ve mouse'u kullanmaya çalışıyor.Ben de onun için eğitici CD'ler aldım.Onlar vasıtasıyla 8'e kadar saymayı öğrendi. 2 ile 9'u atlayıp on bile dediği oluyor...
Ahmet'ten aldığım keyfi hiç bir şeye, ama hiç bir şeye değişmem.Sevgiyle kalın...

Oğlum ve Biz

Oğlum ve Biz
Merhaba ...Biz ailecek Kıbırslıyız. Ama benim baba tarafım Ankara'dan 1974 Kıbrıs Barış Harekatında adaya gelen babam önce annemle karşılaşmış, sonra da kibrit kutularında ona gönderdiği mesajlar, günün birinde olmuş düğün davetiyesi.AMa farklı kültürler, ayrı dünyalar hesabı 1985 yılında boşandılar.Ben İzmir, İngiltere derken yeniden kürkçü dükkanına döndüm.Üniversiteyi bitirdim ve daha okuldayken evlendim.
Okul bittikten sonra hamile kaldım ama düşükle sonuçlandı.Altı ay sonra oğluma hamile kaldığımda o kadar sevinmiştim ki, onu da kaybederim korkusuyla, adım atışıma bile çok dikkat ettim.Çok şükür 4 Temmuz 2004 sabah saat 09.15'ta sezeryanla -herkesin anlattığı üzere- "Anneeee" diye ilk çığlığını atan oğlum ben yanına gelene kadar ağlamış.Yanağını yanağıma dayadıkları zaman ise ağlaması ip gibi kesildi. Hâlâ da yanında olmam onda sakinleştirici bir durum yaratıyor.Tabii bu yaramazlık yapmasını da engellemiyor.
Daha önce bir insanı bu kadar sevebileceğim, biri için bu kadar korkacağım aklıma gelmezdi.Evet, çocuk için kendimi çok hazırlamıştım.AMa bu duyguların bu kadar yoğun olacağını tahmin edemezdim.Oğlum için hissettiğim sevgi, bazen beni korkutuyor.Ona bir şey olursa endişesi bazen beni yerimden zıplatıyor.Eminim bu bütün annelere, babalara özel bir şeydir ama benimkisi de böyle bir aşk işte...Önümüzdeki günlerde size maceralarımızı anlatmaya başlayacağım...Sevgiyle kalın...