Pazartesi, Aralık 17, 2007

AY DELİRECEM ARTIK...

Hakkatten de delirecem artık yav.Oğlanı tam toparlıyoruz, iyileşiyor başka bir halt geliyor başımıza.Cumartesi herkes sağlıklı bir şekilde yürüyüşe çıktık.Küt, AHmet düştü kaşının altını yardı.Dikiş istemedik.Doktor özel bir bantla yapıştırdı.Avucum kan dolmuştu.AMa bravo çocuğuma sert canlıymış.Çok ağlamadı.DOktor incelerken sadece iğne olacak diye korktu da ağladı biraz.Oğlum canın yanıyor mu? diye sorduğumda da "Cık" dedi.Ama kaşın altı açıldı.Şimdi hem bayram, hem yeni yıl üstü.Biri daha, yeni yıla nasıl girersen öyle devam edermiş derse bana, çok kötü dalacağım ona...AY yeter...Allah rızası için bir muska falan mı yaptırayım asayım bir yerine, yoksa eve mi kapatayım....Ay gerçekten yeter...Çığlık atıciim...

Çarşamba, Ekim 24, 2007

AYDA KIZ...

Ayda kız, benim teyzemin kızı...Kızıydı...Çünkü 22 Ekim 2007 tarihinde onu daha 37 yaşında kanserden kaybettik...5 yıllık tedavi sonuç vermedi ve o bu pis hastalığa yenik düştü.Dün onu toprağa verdik.Bir sürü can kırığı...Ona aşık bir eş, iki tane evlat...Annesi, akrabaları, dostları...Hepsi can kırığıydı...O'nun gidişi de bizim uğurlamaya çalışmamız gibi zordu...22 Ekim sabahı ailesine haber verdiler: "Gelin en fazla 2 saati var" diye.Gittiler...Ama o iki saat 5 saat olunca, umutlandılar.Doktorlar: "Yapmayın" dedi. "O gidecek"..."Bütün iç organları iflas etti.Kalbi de bu kadar kemoterapiye nasıl dayandı anlayamıyoruz" demişler.Ölüm iyiliği derlermiş, öyle bir hal gelmiş Ayda'ya birden, gözlerini açmış. Ablası :" Ne oldu ablam, niye gitmiyorsun?" demiş, Ayda'nın gözlerinden yaş gelmiş. "Birini mi görmek istiyorsun?" diye sormuş ablası, gözlerini kırpmış.Sırasıyla annesini, kardeşlerini görmüş. Abisi: "Başka görmek istediğin var mı?" demiş, gözlerini kırpmış. "Çocuklarını mı?" demişler ağlamaya başlamış. Annesi, ablası ve kardeşleri: "Sen onları merak etme.Onlar artık bizim çocuklarımız.Kendi çocuklarımız gibi yetiştireceğiz.İçin rahat olsun.Artık gidebilirsin," demişler.Başını sallamış. Ablası: "Gideceğin yeri gördün mü ablam?" demiş, gözlerini kırpmış. "Güzel mi?" diye sormuş, gözlerini kırpmış. Abisi: "Git abim artık, yüreğin arkada kalmasın, " demiş..........ve Ayda gitmiş...
Aya kızı, dün toprağa verdik...Belki yüreği arkada kalmayacak ama biri 14-15 yaşında diğeri 7 yaşında iki erkek evlat bıraktı.Küçük olan her gece uyurken annesinin koynunu arayacak.Büyük evlat, ilk kız arkadaşını anlatmak isteyecek.Geceleri üstlerini örten olacak elbet ama anneleri olmayacak...Hep o çocukları ve AYda'nın yüreği onlarda gitmek istemeyişi kalacak aklımda...Nasıl gidilebilir ki? Allah kimseye evlat acısı, ayrılığı vermesin...Şimdi lütfen çocuklarınızı kucağınıza alın, onlara sıkıca sarılıp dua edin...AYda'nın ruhuna, çocuklarının sağlığına ve mutluluğuna ve kendi sağlık ve mutluluğunuza dua edin...Çünkü Ayda kız çok iyi bir insandı...O bir anneydi...Ne olur dua edin de yüreği huzur bulsun...Sağlıkla, sevdiklerinizle kalın...

Çarşamba, Eylül 05, 2007

SOBE VE 6 HAYATİ NESNE

Sevgili Figen, tuvalet yolundan fırsat bulursa da okur diye sobesine cevap veriyorum:Dışarı çıkarken yanımda mutlaka bulundurduklarım aslında Figen'inkilerden pek farklı değil aslında...Telefonum ve anahtarlığım genelde çantama attığım ilk nesnelerdir.Islak mendil, Ahmet doğduktan sonra bizim için hayati önem kazanan mucizevi bir buluş...Ve en az iki küçük paket çantamda duruyordur muhakkak...Sonra cüzdanım-ki genelde içinde para olmaz-...Deodorantım (8*4 Fresh)...Not defterim ve zamanla sayısı çoğalıp azalan envai çeşit kalem...6'yı geçti galiba ama olsun ben yine de devam edeceğimAhmet için yedek kıyafet veee mutlaka 2 kalem pil (Oğlumun aklı sıktı zaman oyuncağının pili biter ve bu durum beni de bitirir)...EVet, bunlar ve daha fazlası benim çantamda yer alan önemli şeyler...Sobelenmek istenen üstüne alınabilir...
Not: Ahmet okula gitme krizi yaşarken ağladığından ötürü en sonunda hasta oldu ve boğazı şişti...Bugün doktora gideceğiz okuldan erken alıp...Hadi bize ve hasta olanlara geçmiş olsun...

Salı, Ağustos 28, 2007

İŞTE İLK YILDIZIMIIIZ

YAŞASIN OKULUMUUUUZZZ...





Evet sevgili dostlar, alıştırma sınıflarına ağlama krizleri eşliğinde başladık.İlk gün gittiğimizde Ahmet eteğime yapışık bekledi.Biz biraz erken gitmişiz, ne öğretmenler, ne arkadaşları gelmiş daha.Aslında Ahmet'in tek başına oraları keşfetmesi iyi oldu.Neyse sonra bir gürültü, çocuklar geldi.Anında AHmet eteğimde yapışık...Öğretmeni hadi siz gidin dediğinde bir bocaladım...Nasıl yani ilk günden mi? sorusu boğazımda düğümleniverdi...Neyse o ağlarken biz eşimle kaçtık..da biz nereye gideceğiz? "Ben eve gidemem" dedim Mustafa'ya..."Ben de" dedi.Lefkoşa'ya gidelim dedik.AMa yutkunamıyorum...Mustafa'yla sohbet etmek istiyorum ama yutkunamıyorum ki konuşayım.Hani ağlamak istersiniz de ağlayamazsınız ve bu da size acı bir boğaz ağrısı yapar ya, ben bir hafta bu vaziyetteydim...İlk haftanın 4. günü, öğretmeni "Ahmet'i aramayın, okulda uyutmayı deneyeceğim" dedi.O boğaz ağrısının şiddetini siz tahmin edin artık. "Tamam" demişim...O gün akşam olmak bilmedi anasınjı satiim...Saat 15.15 gibi gelip alabilirsiniz demişlerdi biz saat 15.00'te oradaydık.AHmet bizi görünce bir açtı ki bayrakları "Anneğ, ay meni buydaaan" diye bir koştu üstüme Allah Allah nidalarıyla...Neyse, ilk haftayı böyle atlattık.İkinci hafta "Anne Amet okuya ditmeyceeek" itirazlarına rağmen servisle arandı, servisle eve geldi.Eve ilk servisle gelişindeki yüz ifadesini anlatamam.Mutluydu, çünkü büyük arabalara karşı özel bir ilgisi var.Kendini büyümüş hissetti.Ama buna rağmen ertesi gün ve ertesi güne ve yine ertesi gün ağladı giderken okula.Öğretmeni daha köşeyi dönmeden sustuğunu söyledi ama ben rahat değilim ki! Nasıl rahat olabilirim ki? Tamam öğretmeni ile tanıştım, çok tatlı, çok özverili bir kız.Çocukların ona olan sevgisini de gördüm.Ondan yana rahatım ama...işte o amalar...Yani anlayacağınız çocuğun alışma süresi kadar anneyle babaya da lazım.
Benim , AHmet okula başladığında diye başlayan cümlelerim hâlâ sepetinden çıkamadı.Örneğin. "Ahmet okula başladığında dolaplarımı düzenleyeceğim", "Ahmet okula başladığında evde koltuğuma uzanıp kitap okuyacağım, Türk filmi izleyip ağlayacağım" gibi cümleler.AMa olmadı.Sadece boş boş oturup AHmet'in okuldan geliş saatini bekledim.O gelince de iş yaptım...Şimdi okul tadilatta diye bir hafta tatil.3 Eylül'de yeniden başlayacak ama zor olacak...İşte bazı resimlerimiz.Öğretmeninden rica ettim bu resimleri çekti...

Pazartesi, Temmuz 30, 2007

Ben Tattil''e gidiyoruum...

Tattil, kelimesinin uzadığına bakıp da uzuuunca, bir seyahate gideceğimi sananlar varsa, onlara benim için hayal kurdukları için çok teşekkür ediyorum.EVet, yıılık iznimi kullanıyorum ama oğlumun alıştırma sınıfları var...Sadece 6 Ağustos haftası evdeyiz.Belki denize falan gideriz diye hayal ediyorum.Sonraki iki hafta Ahmet'in okul için alıştırma sınıfları var.Yani yurtdışı tatili gerçekten de bir hayal.Zaten parasal açıdan da -0'ın altındayız...Neyse, seneye Figen'le İstanbul'da buluşacağız...O zaman dağıtırım tatil olayını inşallah...Hadi size iyi günleeeer, iyi tatilleer...

Perşembe, Temmuz 26, 2007

Figen'den kıskandıım


BİZİM DÜĞÜN RESİMLERİMİZDEN BİRİ BU.hala böyleyiz çok şükür....

Pazartesi, Temmuz 09, 2007


İşte bizim ailemiz...Doğumgünü saadetimiz...


Doğumgünümüzü kutladık.Pastamız motorluydu.Zaten doğumgünü hediyesi olarak akülü motorunu da aldık...Çok mutluydu çok.Allah mutluluğunu artırsın bebeğimin...

Perşembe, Temmuz 05, 2007

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM(4 TEMMUZ)...BUGÜN BEN 3 YAŞINA GİRDİM...AMA DOĞUMGÜNÜ PARTİM CUMARTESİ GÜNÜ YAPILACAK.İŞTE DAVETİYEM:

DOĞUM GÜNÜ PARTİME GELİR MİSİNİZ?

TARİH: 7 TEMMUZ 2007
YER: MR.BOBS CAFE
SAAT: 18.00-20.00

Pazartesi, Temmuz 02, 2007

DENİZDEYİZ...


Yaşasın deniz mevsimi başladı...Oğlumuz babasıyla bayağı bir yüzdü teyzeleri.Denizden hiç korkusu yok veledin.Denizi gördüğü anda dolu dizgin koşmaya başlıyor.İlk girdiğinde su yuttu.Öksürürken bir yandan da gülüp "Su kaçtıııı" diyor.Tam bir yengeç...Adama bir kova su ver akşama kadar sesi çıkmaz.Burcunun su özelliklerini fazlasıyla taşıyor yani...

Cuma, Haziran 08, 2007

ŞİMDİ OKULLU OLDUK...

Oğlumun okul kaydını yaptırdım dün...O kadar heyecanlıyım ki anlatamam.EVe dönerken ağladım.Bu okulumuzun logosu.Bu üniversitenin kreşine 3 yaş grubuna gidiyor...Öğretmeni Yeşim çok tatlı bir kız ve birebir iletişimi, dokunmayı, sevmeyi bilen biri...Müdire deseniz yine öyle.Ağustos'taki alıştırma sınıflarına başlayacağız.Eylül'de de tam eğitime.ALışveriş listemiz var.Onun alışverişini bekliyorum heyecanla...Yaşasııın.

Cuma, Haziran 01, 2007

PİS YENGECİM BENİM

Image hosting codes

Image hosting

OĞLUMU SICAKLAR BASTI...


Banyo Keyfimiz bu günlerde şu şekilde gerçekleşiyor teyzeleri.Gerçi ileride bu fotoğraflar için bana kızacak ama her anne ileride böyle bir azar işitmelidir sanırım.

KOKONAT



Kaç gündür blogumda sorun vardı diye yazı yazamamıştım.Figen'le bayağı kafa patlattık ama kazara bir şeyler yapmışım herhalde ki düzeldi ama slayt şovlarım falan hep gitti.Neyse yeniden hazırlarım bir ara.Size müjdeli bir haberimiz var teyzeleriii.Bir atmaca benim iş yerindeki saksılarımı aşağıya atıp duruyordu.Bir geliyordum ki çiçeklerim hep aşağıda.Bu savaş bir hafta devam etti.SOnra bir gün ne buldum dersiniz?Bir yumurta, ve o yumurta 28 Mayıs'ta şu hale geldi: Bir kartopu...
O bizim bebeğimiz.İş yerinden arkadaşlar hayırlı olsuna kıyma ve et parçalarıyla geldiler.Lohusaya da su koyduk.Bebeğimizin adını da "Kokonat" koydum çünkü hindistancevizi içi gibi beyaz ve kırpık kırpık.Üstelik sesi de var...Eğer becerebilirsem, videosunu da yayınlayacağım...Evet, sizi de hayırlı olsuna bekliyoruz.100gr kıyma getirseniz yeter...

Perşembe, Mayıs 31, 2007


sonunda düzeldi

Pazartesi, Mayıs 14, 2007

ANNE BİŞBİŞİM DEYDİ...

Bu cümle bu aralar sık duyduğumuz bir cümle.Oğlum canı istediğinde artık çişini söylemeye başladı.Bu da bizde bir sevinç dalgası yarattı tabii...Ama bu çiş olayı balkona ya da oturağının çukur kısmına denk geliyor.Salondayken oyun oynuyor diye son saat aklına geliyor.Tuvalete kadar tutamaz diye salonun ortasında bir oturak var.Balkonun kapısı ise hep açık olduğu için eğlence merkezi tuvaleti görevi görüyor.Dezenfektanlı sular hep hazır anlayacağınız...Bir de bitirdikten sonraki hali komik.Çiş bitince pipisini sallıyor...Böylece kilodu ıslanmayacak zannediyor ama zaten beceremediği için şortu ve donu zaten yarı çişi yemiş durumda oluyor...Neyse, en azından deniyor çocuğum...Darısı büyük tuvaletine.Onu daha söylemiyor.2 Gün içinde 4 defa kakalı iç çamaşırı yıkadım....Hoş bir durum değil...Artık yediklerine bağlı olarak kokuyor da...Bir an önce ikisinden de kesilse deriiiin bir ohh çekeceğim.....

Salı, Nisan 10, 2007

Gece Terörü Dedikleri...


Oğlumun gece kalkmaları devam ediyor.Yaklaşık üç aydır, uyuduğum uyku süresi 5-6 saati geçmez.Uykusuzluk migrenimi tetikledi ve son üç gündür migren ağrıları çekiyorum.Geçenlerde Ahmet 7. ya da 8. kalkışında yine huysuzluk yapmaya başlayınca inanın bana, omuzlarından tutup silkeleyesim geldi. "Annem, yeteeeer" diye bağırmışım.Bu sefer daha çok ağlamaya başladı.Saat 03.30'du ve neredeyse doktorunu arayıp Ahmet için bir uyku ilacı vermesini isteyecektim.Sabah ilk iş bir çocuk psikoloğu bulup "İmdat" demek oldu. Merak etmeyin 5-6 ayda geçer deyince, "Hayır, hemen geçmeli" demişim.Başka birini aradım.Eşimin yeğeni çocuk psikolojisi üzerine eğitim gördü. Yaşadıklarımı çok acıklı bir şekilde ona aktardım. "Muhtemelen bir şeyden korktu ve bunu sürdürüyor" dedi.Yanımıza alıp alamayacağımızı sordum.Çünkü alışsın istemiyordum.Kendi odası var, orda uyusun diyoruz. Fehmi Abi: "Bir süreliğine yanınıza alın, o güveni tekrar kazansın.Ama sürekli konuşup, ilgilenip ona hep yanında olduğunuzu hissettirin" dedi.Dün akşam yanımıza aldık. Yemin ederim 3 aydan sonra ilk defa sadece 1 kere kalktı, onda da 2 dakika.Gerçi yatağın kenarında tek omuz üstünde yine pek uyumadım ama en azından sinir krizi geçirmedik. Bu yaşadıklarımız "Gece Terörü" denen bir dönemmiş.Eğer o terörü çocuğuma yaptıran teröristi bulursam, yemin ederim... /&%+()...

Salı, Mart 27, 2007

Oğlumun Kâbusları...mı acaba?

Bu aralar Ahmet geceleri daha sık uyanmaya başladı.Uyanmakla kalsa iyi.Ağlıyor ve "Anne meni sakka (sakla)" diyor.Gündüz televizyonda izledikleri desem...Bütün gün BABY TV açık.O da bebekçe yayınlar yapıyor.Evde terör var da ondan etkileniyor desem, cık o da değil.Evimiz çok huzurlu çok şükür.Yüksek ses, bağırma, çağırma yok yani.Arkadaşım Rabia'nın kızı Maysa da bir dönem öyle yapmış.Doktoru, bir şeyden korkmuş ama sonrasında bu korkuyu size karşı kullanmaya başlamış demiş.Ama ağlaması gerçek Ahmet'in.Yani numara yapsa anlarım..mı acaba? Bilirsiniz bazen çok inandırıcı olabiliyorlar.Gece uyanması değil de ağlaması ve yakama yapışması yoruyor beni çok.Akşam 6. ya da 7. kalkışımda dizimi yatağın kenarına vurdum.Gözümden yaş geldi.Her ağladığında kalkmayım diyorum.Ama bazen bir gidiyorum ki, yatakta yan dönmüş üstü açık, üşümüş, tortop olmuş..
Geçen haftalarda bir gece saat 02.30'da uyandı yine.Bir türlü sakinleştiremedik.Bari dedik, "Köpekbalığı Hikayesi" çizgi filmini seyredelim.Favorisi çünkü.Belki sakinleşir.Ama sabah 4'e kadar filmi 3 kere görünce delirdim artık."Ahmeeet" diye bağırdığımı hatırlıyorum.Meğer, ben uyuya kalmışım.Ahmet'de üstüme devrili uyumuş.Kabûs görmüşüm.Anlayın yani.Uyumam lazııım....

Perşembe, Mart 22, 2007

OĞLUMUN SÖZLÜĞÜ

Oğlumun kullandığı kelimeleri Türkçe'ye çevirmek için çalışmalara başladım.İleride unutmamak için yazmak istedik.Çünkü o kadar güzel kelimeleri var ki! İşte AHMET'İN SÖZLÜĞÜ...
BIJIJI: Kırmızı
VAVİ: Mavi
ŞEŞİL: Yeşil
DEY: Gel
OYNAYNIM: Oynayalım
PAŞA: Para
AHMENİN: Ahmet'in
BÜYÜABABA: Büyük araba
BİSASA: Bilgisayar
ŞKEŞEŞ: Şeker
DEDEDİİİ: Nerededir?
ŞATTIK: Yastık
DİTEN BADA: Dikenli Balık(Köpekbalığı Hikayesindeki Sykes)
SAKKA: Sakla
MEN: Ben
ABCA: Amca
NENİ: Nehir (Yeğeni)
İÇİM: İsterim
BOTON: Motor
POP: Top
PAAŞA: Maysa (İlk arkadaşı)
AŞSA: Azra (Müstakbel Gelinimiz)
BAKAŞ: Makas
TALEM: Kalem
BÖCEÇ: Böcek
PİTAP: Kitap
ABADA: Araba
ANNENİN İŞİDE: Annenin işi
OYAYA DİDE: Oraya Gidelim
OKİNİ: On iki
MİMİİ: Yirmi
FEFE ŞUYU: Meyve suyu.(Daha önce FEFEFE diyordu)
ŞAŞIŞIII?: Nasılsın?
ÇOTATA: Çikolata
EMMA: Elma
VİVİ:Kivi
PEKEKEN:Penguen
PİŞAV: Pilav
ŞAŞAŞ: Sakız
AYAYA: Kucak istediğinde söylediği kelime
BÜŞÜDE: Büyük
PAKAANA: Makarna
AMNE: Ekmek
POPLU PAĞK: Toplu Park(Burger City'nin oyun alanı toplu da...)
HAADEBA HA!: Hadi Bakalım ha!
OYA PAMAM: Alo, tamam. (Telefondaki konuşmasını böyle tamamlıyor)
ŞÜŞÜN ŞEYYE: Gülsüm Teyze

........Valla şu anda aklıma gelen bunlar.Aslında kelime haznesi çok ama hepsi şu anda aklımda değil.Aklıma geldikçe eklerim.

Pazartesi, Mart 12, 2007

SOBE 2

Merhaba, Figen isteyen yazsın demiş.Üstüme alınıp bir iki de ben çızıktırayım dedim.İLk başlık VAZGEÇEMEDİKLERİM'miş:
1- Oğlum (Fındığım benim.Hayatımın mucizesi)
2- Eşim (Aynı şey eşim için de geçerli)
3- Ailem ve arkadaşlarım.(Onlarsız olmaz)
4- Telefonum.(Teknoloji meraklısıyım da...)
5- Sinema.(Bir gün senaryo yazacağım)
6- Kitaplar.(Beynimin dinlenme saatleri)
7- Dilek Halam (Canım benim)...
8- Kıbrıs ve denizi...(Denizi olmayan bir yerde yaşayamam)
9- ÇİKOLATA...(Immmmmm)
10- Kot pantolonlarım...(Rahatlık işte daha noolsun)

ALIP DA MEMNUN KALDIKLARIM:

1- Telefonum...(Sony Ericsson/ W810i) HArika bir şey tavsiye ederim...,
2- Son aldığım kitap (Ben 53, Oğlum 44 Yaşında) İlginç bir hikayesi var...
3- Doğum günümde bana alınan hediyeler( Siyah ceket, pembe çanta, beyaz t-shirt, mavi tülden yazlık gecelik, Soft Musk Parfüm, el yapımı bir çerçeve, nazar boncuklu bir bilezik, ve sürpriz bir doğum günü partisi...Keşke her gün olsa...)
4- Evde işlerimi kolaylaştıracak bütün teknolojik ürünler..(Figen, mikro dalgayı al hayatın kurtuluyor) (Şimdiki hayallerim bir laptop ve kurutmalı bir çamaşır makinesi)
5- Eti'nin susamlı ve krokanlı çikolatası...Neyse şimdilik bunlar yeter sanırım.

Pazartesi, Şubat 19, 2007

Pazartesi, Şubat 12, 2007


bu da kardeşimin topacığı millet.Halasının şekeri.Onu da tanıyın istedim.

Bugün öğlen yemek saatinde oğlumu at binmeye götürdüm.Yaklaşık iki aydır gidememiştik. Eve gidip, "Hadi, hazırlan da seni Yağmur'a (Ahmet'in Atı) götüreyim dediğimde,önce geldi bana sarıldı "Annneeeem" dedi.Çok özlemiş belli ki (hayır beni değil atı özledi) .Ben de atları severim ama oğlumun at aşkı benimkini geçti.Bir yandan kahkaha attı, bir yandan "Anne, Amet, didiyor Yamu'a" diye diye hazırlandı.Oraya gitmeyi bekleyemedi "Anne dit yamua" diye diye çenesi düştü.En nihayet ulaştığımızda kapıyı açıp bir fırladı ki arabadan, az kaldı düşüyordu.Oradakiler bizi tanıdıkları için "Hoşgeldin, küçük Bey.Binecek misin?" diye sordular.Ahmet sadece şunu tekrarladı: "Men deldim.Yamu dedediiir?".Kartal (Eğitmen) : "Şu anda hazır bir atımız var.Kıraç. Buna biner misin, yoksa Yağmur'u mu hazırlayalım?" dediğinde, AHmet'in dudaklar yerçekimi yasası uyarınca aşağıya sarktı.Neredeyse ağlayacaktı. "Tamam, ağlama, getiriyorum Yağmur'u" deyince de gülleri açtı.Özlemiş olacak ki, atın yanına gidip "Yamu, seni össedim" bile dedi evladım.Başına Toka'sını (şapka) taktık.Abisi oturttu atın üstüne.Ondan sonra ne kadar seslendiysem, el salladıysam duymadı adam.Resmen transa geçti.15 dk. dolup da, inme saati gelince, tahmin edeceğiniz gibi bayağı dil döktük. "Yağmur acıktı anneciğim," "Uyukusu da gelmiş, pijamalarını giyip uyuyacakmış" falan.Neyse kandırdık.Bu sefer de oradaki diğer atları gezmek istedi."Ooo" yapacakmış.Sonrasını siz düşünün.13.30'da iş başı yapmam lazım, saat olmuş 13.20.Annemle Ahmet'i eve bırakıp işe gelmem lazım...da Ahmet'i sökemiyorum ki oradan.Haftasonu tekrar geleceğiz sözünü verdik ve onları eve atıp işe geldim.Saat 14.00.Allah'tan Müdür içeride değil, yurtdışında.Neyse, bana Cumartesi yine oraya gidemeyeceğimize dair beyaz bir yalan söyleyebilecek var mı?Param yok da...

Pazartesi, Ocak 29, 2007

SOBELENDİK
Buyrun buradan yakın, Figen'e sobelendik.Peki biz de dökelim kirli çamaşırlarımızı ortaya...

1- Ortaokula kadar parmak emen biri olarak dişlerimin öne atılması gerekiyordu ama onun yerine çürüdüler.Onların yerine şimdi kaplama köprü var.Oğlumun da bir süre parmak emmek istemesi beni çok korkutmuştu.Neyse, yalancı emzikle önüne geçtik.

2- Genç kızken, (şimdi 30'um) romantik biri olarak aşk romanları okur, onlar gibi aşk yaşadığımı hayal ederdim.Ama hayat insana onların gerçekten de hayal kahramanı olduğunu öğretiyor.Ha, eşimi seviyorum, o başka mesele...

3- Yaklaşık 3 sene tek başıma İngiltere'de kaldım.Hayatımı deli gibi yaşamak varken, evden okula, okuldan eve gittim.(Evet, ben bir aptalım.Keşke her haltı yeseydim)

4- İçki içmeyi severim.Bir keresinde eşimle tekila içmiştik.Tam 6. dumbleyi kafaya çekmiştim ki, kapı çaldı ve kayınvalidemle eltim geldi.Öpüştüğümüzde "Hii, içki içti bunlaaar," dedi kadın.(Daha 7 aylık gelindim)

5- 8-9 yaşlarındayken bir gün, banyodan çıktığımda annem ekmek istedi.Babam da ben kahvehaneye gidiyorum hadi giyin de beraber inelim aşağıya dedi.Beraber yürümeye başladık.Tam bakkalın önüne geldiğimizde, benim eteğin düğmesi koptu ve etek yere düştü.Daha acısı ben acele ediyorum diye içime iç çamaşırı da giymemiştim. Babamın yüzündeki ifadeyi ve benim önümle arkamı kapatma paniğim hâlâ aklımdadır...

6- Hamileyken, Mustafa'yı aşermeyi bahane ederek yemek almaya dışarı çok gönderdim.Bir keresinde gece 00.30'da Lefkoşa sokaklarında lahmacun arıyordu.

Alın işte bunlar da benim bilinmeyenlerim...Mutlu kalın...

Çarşamba, Ocak 24, 2007

Hrant Dink'in cenazesini ve eşinin konuşmasını dinledim televizyonda.Nefreti de hissettim aslına bakarsanız, kardeşliği de.Ben bu duyguları dinleyerek ve yaşayarak büyüdüm.Ben Kıbrıslıyım.İki dayım şehit oldu.Babam gazi.Okullardan , etrafımdan hep olmazları dinledim.Kapılar açılınca, Güney'e geçme fırsatı buldum.Onlarda da insan var, onlarda da düşman var, onlarda da şehit var, onlarda da anneler ve babalar var.Tam bir barışın olması söz konusu bile değil ama ben insanları seviyorum ve terörü lanetliyorum.İnsan öldürmeyi bir marifet sayanları lanetliyorum...Unutmayın her torbadan bir çürük fasulye çıkar ve bütün yemeği mahveder...Sizce ölüm cezası olmalı mıdır?Bilemiyorum.İnsanları seviyorum dememe rağmen, böyle durumlarda kendimleçelişkiye düşüyorum...Barışla, sevgiyle kalın...

Cuma, Ocak 12, 2007

Güzel Oğlum Benim

Dayanamayacam...Figen'in doğum macerasını okuduktan sonra benimkini de yazmam gerekiyor.Kıskandım...
Hamileliği öğrenmek bizi zaten havalara uçurmuştu. Ama asıl babama söyleyebilmek benim için zor olmuştu.Kalp hastası ya vatandaş her şeyi süzgeçten geçirerek anlatmak gerekiyordu.Hamileliğimin son 3.5 ayında oğlumun aceleci olmasından kaynaklanan sancılarımdan dolayı magnezyum çiğneme tableti almıştım.Ve tabii ki ev istirahati.Her hafta doktor kontrolleri, tahliller falan derken, son doktor randevusunda doktor sancılarımız derecesini sordu.Ben "Çok" deyince de eşimi bir ilaç bahanesiyle dışarı gönderdi. "Eşiniz çok heyecanlı ve anladığım kadarıyla da panik.Ben sizi yarın sabah doğuma almak istiyorum," dedi. Mustafa (eşim) gelince de olabildiğince sakin ona da açıkladı.O an hatırladığım tek şey Mustafa'nın yüzünün rengi idi.Bildiğiniz beyaz...Biz hemen apar topar akrabalara haber verdik.Son doğum hazırlıkları ,valiz kontrolu, temizlik falan her şey yapıldı.Hatta son gecemiz diyerek resimlerim çekildi.(İleride bunları da koyacağım bloguma). Teyzemler, babam, annem, kayınvalidem, yeğenlerim hepsi bizim eve doluştu o akşam.Bir veda havası gibi bir durum hakimdi geceye nedense...Neyse 4 Temmuz 2004, sabah saat 08.00'de kliniğe gittik.Tabii yine cümleten gittik.Haftasonu olması kalabalık olmamıza vesile olmuştu da...Yine yukarıda saydığım kadro tam tekmil, kliniğin önünde bizi bekliyordu.Eee, iki ailenin de ilk torununu doğurmak kolay mı? Askere gönderir gibi beni doğuma sokmaya gelmişler. Yukarıya odama çıkınca , geceliğimi giydirdiler, iç çamaşırlar çıkarıldı, varis çorabı dedikleri bir şey giydirdiler...Tansiyon ölçümü, kan tahlili derken saat 08.45 oldu.Hâlâ kimse inanmaz ama geceyi heyecandan uyumayarak geçiren ben orada nasıl sakinleşmiştim anlatamam.Sanki de bu onuncu doğumumdu.Annemler, babam, yeğenlerim ve Mustafa ise bembeyaz oturuyorlardı...En nihayet 08.45'te doktor geldi ve "Hadi Sevil, gel bakalım ameliyathane"ye dediğinde "Tamam, "dedim yataktan atladığım gibi yürümeye başladım.Arkama dönüp baktığımda, hayalet gibi suratıma bakım, "Hadi Sevil, biz buradayız" deyip, gülmek ile ağlamak arasında gidip gelen bir sürü insan gördüm.El sallayıp, "Ay sakin olun, siz mi ben mi doğuruyorum? Yarım saat sonra görüşürüz, " dedim.Ameliyat koltuğuna uzandığımda yaşadığım o abuk sakinlik, birden yerini bir panik havasına terketti.Hele narkozcunun bilincimin ne durumda olduğunu görmek için sorduğu abuk sorular ve elinde tendürdiyotlu bezle oramı buramı ilaçlayan cerrah, bacaklarımın arasına sonda takmaya çalışan hemşireler, ağzında maskeli doktorumu görünce, "Amanın" , dedim "Yok ben vazgeçtim, içeride kalsın çocuk" demişim.Ya da ben öyle söylediğimi zannetmişim. "Hıfışırkıf" gibi bir şey çıkmış ağzımdan narkozun etkisiyle...Dışarıdakilerin sahnesi ise şöyle, kulaklar ameliyathane kapısında yaklaşık 20 insan hemşirelerin tüm uzaklaştırma çalışmalarına rağmen orada kalmakta direniyor.Saat 0915'te oğlumun "Annneee" diyerek doğduğunu duyan annem bayılıyor.Babam fenalaşıyor, yeğenim(teyzemin oğlu) ağlamaya başlıyor.Mustafa sadece "Doğdu" diyebilerek ağlama başlıyor.Kayınvalidem koltuğa çöküp kalıyor falan...İçlerinde en sağlamı teyzem (kendisi ebelikyapmış biridir) , milleti yerlerden toparlamaya çalışıyor...Anlattıklarına göre beni odaya getirene kadar oğlum ağlamış.Ben yarı baygınken yanağını yanağıma dayıyorlar ve bebeğimin sesi ip gibi kesiliyor..."Elleri, ayakları tamam mı" diyorum. "Tamam" diyorlar ve 1 saat kadar uyuyakalıyorum.Uyandığımda ise kendime gelmiş vaziyetteyim.Oğlum yanağıma dayalı vaziyette bir süre uyumuş.Kucağımdan aldıklarında tekrar ağlamaya başladığı için tekrar yanağıma dayamışlar...O gece yanımda refakatçi kalan annem de uyuduğunda bu küçük mucizeyi seyrettim bir süre.O kadar güzeldi ki..."Sen benimsin", dedim fısıldayarak. Ve tabii ki ağlayarak.Ve hatırladığım bir şey de aniden içime bir ölüm korkusu gelmesiydi.Ya dedim ona bir şey olursa!!! Ya bana bir şey olur da onu bir daha göremezsem!!!
Çok korkunç bir duygu bu ve o geceden sonra beni hiç terketmedi bu duygu.Küçük mucizem bugün adını "Amet Pedeyan" olarak söyleyebilen bana "Anneeem, canım, bebiyem" diyen 2.5 yaşında bir melek...Allah herkese değil, hakeden, ona sevgi verebileceklere, hayırlı evlatlar nasip etsin...O benim en büyük aşkım...

Pazartesi, Ocak 08, 2007

YENİ YILLINIZ SİZE SAĞLIK, HUZUR, MUTLULUK, BAŞARI VE BOL BOL HAYIRLI PARALAR GETİRSİİİİİN...